Anadolu’nun bitkileri ve hayvanları, sadece bu coğrafyanın ürünü değil, insan ve doğanın 12 bin yıllık ortak evrim sürecinin bir sonucu.

Yalnızca yerel kültürleri değil, küresel gıda sistemlerini de şekillendiren bu türler, kıtalar boyunca yayılarak ekonomileri besledi, mutfak geleneklerini dönüştürdü ve sürdürülebilir tarımın temelini attı.

Günümüzde, Avrupa’daki zanaatkar fırınlardan Asya’daki Michelin yıldızlı restoranlara, Kaliforniya’daki sürdürülebilir çiftliklerden Orta Doğu’daki organik pazarlara kadar, Anadolu’nun gastronomik mirası küresel gıda kültürünün ön saflarında yer almaya devam ediyor.

Beş yıl önce bu vizyon yeni bir aşamaya geçti. Gastronomiye bilimsel bir titizlikle yaklaşarak, yemek, tarih, kültür, doğa ve toplumu kapsayan “bütüncül gastronomi” kavramını yeniden tanımlamak için yola çıktık. Bütüncül gastronomi, yemeğin yalnızca bir besin değil; kültürel, ekonomik ve ekolojik boyutlarıyla bir sistem olduğuna inanır.

Bu süreçte yalnızca gastronominin sınırlarını genişletmekle kalmadık, aynı zamanda insanlar, yemek ve çevre arasındaki bağlantıları belgeleyen kapsamlı bir veri tabanı oluşturduk. Gelenekle modernliği, bilimle hikâye anlatımını buluşturan bu kaynak, kadim ekmek yapımından günümüz gastronomi trendlerine kadar geniş bir perspektife sahip.
Her yeni keşif, gastronominin küresel hikâyesini daha da zenginleştiriyor.

Anadolu mutfağı, yalnızca bir yemek kültürü değil, insanları birbirine bağlayan bir hikâyedir.

Tarihin ilk ekmeğini yoğuran ellerden günümüz şeflerine, göçebe çobanların taşıdığı kuru gıdalardan modern mutfaklara, Anadolu, lezzetlerin ve geleneklerin kesintisiz bir şekilde aktarıldığı bir köprü olmuştur.

Bugün bu hikâye, geçmişin derin köklerinden beslenerek yeni nesillere ilham vermeye devam ediyor. Çünkü gastronomi yalnızca tatlarla değil, insanlığın doğayla ve birbirleriyle kurduğu bağlarla da ilgilidir.

Anadolu Gastronomi Vakfı olarak biz, bu mirası korumak, yaşatmak ve geleceğe taşımak için buradayız.